Dünya genelinde enerji, üretim ve nakliye maliyetleri giderek hızla artıyor. Artan maliyetler her sektörde olduğu gibi iklimlendirme alanını da değişime doğru itiyor. Artık geleneksel yöntemler artan maliyetler yüzünden sürdürülebilirliğini kaybediyor. Böyle bir ortamda mühendisler, projelerini tasarlarken müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak verimli soğutma uygulamalarının yeni yollarını düşünmesi gerekiyor. Üretim tesislerinde çalışanlar için konforlu iç ortam hava koşulları yaratırken, makineler için ise uygun koşulları sağlamak çok önemlidir. Bu gereksinimlere enerji tasarrufu ve çevre hassasiyeti de eklendiğinde adyabatik soğutma son günlerde ön plana çıkıyor. Sıcak ve kuru dış havanın olduğu iklimlerde “çöl soğutucuları” olarak ortaya çıkan adyabatik soğutma teknolojisi, yıllar içerisinde daha geniş koşullar altında çalışacak şekilde gelişti. Adyabatik soğutma son yıllarda yüksek enerji tüketimine sahip iklimlendirme sistemlerine karşı enerji dostu bir alternatif olarak popülerlik kazanıyor. Ancak klima santralleri düşük enerji tüketimine sahip, çevre dostu bir iklimlendirme projesinin sadece bir kısmı. İklimlendirme projesinin diğer büyük parçası olan hava dağıtımından, yani kanallardan sağlanacak enerji ve maliyet tasarrufu genellikle gözden kaçırılıyor. Sacdan üretilen konvansiyonel metal kanalların iç hava kalitesi, enerji tüketimi ve proje maliyetlerini olumsuz etkileyecek bazı dezavantajları bulunuyor. Metal hammadde fiyatlarındaki hızlı artış, yüksek nakliye maliyeti ve montaj, dengeleme ve benzeri saha işleri uzun sürdüğü için fazla adam-saat gerektirmesi nedeniyle metal sistemler pandemi sonrası dünyanın gerekliliklerini karşılamakta yetersiz kalıyor. Tüm bu maliyetlerin üzerine kanalların ağırlığını taşıyacak ekstra destek, yüksek basınç kaybı, mekan içerisinde oluşabilecek sıcak / soğuk ölü bölgeler, bu bölgeleri en aza indirmek için proje safhasında difüzör yerleşimi gibi zorlukların üzerine muhtemel hava akımlarını da eklediğinizde, Avrupalı şirketlerin daha iyi hava dağıtım çözümleri aramasına şaşırmamak gerek. 1970’li yıllarda Danimarka'daki bir et işleme tesisinde soğutma koşullarını geliştirmek için icat edilen tekstil kanal sistemi, soğuk alanda çalışan personelin hava akımlarına maruz kalarak sıklıkla hastalanmasını önlemeye yardımcı oldu ve işletme sahiplerine soğutma maliyetlerinden önemli ölçüde tasarruf sağladı. Yıllar içerisinde, tekstil kanallar daha da geliştirildi ve artık görünür kanalların kullanıldığı hemen hemen tüm uygulamalarda kullanılır hale geldi. Tekstil kanal sistemi günümüzde fabrikalar, gıda üretim tesisleri, endüstriyel tesisler, yüzme havuzları, depo ve lojistik merkezleri gibi birçok uygulamada geleneksel metal kanalların dezavantajlarını ortadan kaldırarak ve çok düşük enerji tüketimi ile yüksek iç mekan hava konforu sağlıyor. Metal kanallar, ısıyı sac üzerinden ileterek enerji kaybına neden olur ve aynı zamanda yoğuşma riski vardır. Kanal sistemine izloasyon uygulanabilir. Ancak ek maliyetlere yol açar. Tekstil kanallar yoğuşma yapmaz bu nedenle ΔT'ye rağmen kanalların yalıtılmasına gerek bulunmaz. Sistem sahada dengeleme de gerektirmediği için montajı hızlıca tamamlanır. İşçilikten ve zamandan büyük ölçüde tasarruf ettirir. Tekstil kanalların günümüzün “yeşil binaları” için eşsiz bir değer sunduğunu şöyle kanıtlayabiliriz. 2011 yılında Iowa Devlet Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen çalışmada tekstil kanalların belirli bir alanı konvansiyonel sistemlere göre daha hızlı ve daha homojen bir şekilde ısıtarak termal olarak daha iyi performans gösterdiği, metal sistemin ise homojen olmayan bir şekilde ısıtma performansı göstererek alan içinde sıcak ve soğuk alanlar oluşturduğu kanıtlandı. [1] Aynı çalışmada, tekstil kanal sisteminin, metal sistemlere göre daha iyi bir hava karışımı sağlayarak, alanın sıcaklığını daha hızlı dengelediği, bu nedenle metal sistemlere göre %24,5 daha verimli olduğu belirlendi. Şartlandırılacak alana göre özel tasarlanan ve üretilen tekstil kanal sistemi, düşük basınçta çalışması ve hassas hava akışı modelleri ile geleneksel metal sistemlere göre yüksek enerji tasarrufu sağlıyor. Tekstil kanalların enerji verimliliğine bir başka örnek vermek gerekirse, 2017 yılında İngiltere Gıda Zincirlerinde Sürdürülebilir Enerji Kullanımı Ulusal Merkezi, Londra Brunel Üniversitesi ve Kolombiya de la Costa Üniversitesi’nden uzmanların ortak yürüttüğü “Soğutulan gıda işleme tesislerinde hava dağıtım sistemleri ve termal çevre kontrolüne yönelik inceleme” çalışmasında, difüzörler ve emiş menfezlerinden oluşan bir sistem ile tekstil kanal sistemi CFD analizleri ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmanın sonucunda, tekstil kanal sistemlerinin halihazırda kurulu hava dağıtım sistemlerine kolayca uyarlanabildiği, düşük hızlı hava beslemesi ve termal katmanlaşma yoluyla alan içerisinde hem enerji tasarrufu hem de daha iyi termal kontrol koşulları sağladığı ortaya konmuştur. [2] Konvansiyonel sistem ile sıcaklık dağılımının CFD modellemesi Tekstil kanal sistemi ile sıcaklık dağılımının CFD modellemesi FabricAir’in yıllar içerisinde karşılaştığı tecrübelerde metal sistemler yerine tekstil kanal sisteminin tercih edilmesi durumunda projedeki toplam hava dağıtım sistemi maliyetlerinden %70’e kadar tasarruf edilmesinin mümkün olduğu ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, tekstil kanal ve adyabatik soğutma teknolojisi hem sürdürülebilirlik, hem de bireyler için mükemmel iç mekan ortamları yaratma açısından harika bir şekilde tamamlar. Adyabatik soğutma ve kumaş kanal teknolojisinin birlikte kullanılması; soğuk havanın tam olarak gerektiği yere atıldığı, düşük basınç ve doğru hava akışlarıyla düşük enerji tüketimi sağlayan geleceğin sürdürülebilir HVAC teknolojilerinin yenilikçi yollarından birisidir. Özetlemek gerekirse, Pandemi sonrası yeni koşullar bizleri akıllıca ve verimli çözümler aramaya itiyor Dünyada hammadde fiyatları ve maliyetler artarken iklimlendirmede yeni çözümler aramak kaçınılmaz Adyabatik soğutma ve tekstil kanal teknolojisinin birlikte kullanılması harika bir değer mühendisliği fırsatı sunuyor. Kaynak: https://bit.ly/3CeIRwd